Yatağan Adı
Yatağan, adını Selçuklu komutanlarından olduğu rivâyet edilen Yatağan Baba namıyla meşhur Osman Bey’den almaktadır. Mahalli kaynaklar, buraya adını veren Yatağan-Baba’nın da “zaferi yata yata kazandığı için” bu adı aldığına işâret eder.
Günümüz tarihçilerinden Yatağanlı Tuncer Baykara, tarihi verilere dayanarak yaptığı tespite göre Yatağan adının, kesin olarak XV.yüzyıla kadar geri gittiğini, Yatağan’ın XIV.yüzyılda da bu adı taşıdığını belirtmekte, hatta Yatağan’ın bu ismi, 642/1244-45’de vefât eden Yatağan-baba’nın devrinden itibâren kazanmış olabileceğini söylemektedir.
Yatağan’ın Fethi ve Fetihten Sonra Yatağan
Türkler, 1070’de Afşin Bey’in kuvvetleriyle Honaz’a kadar gelmişlerdi. Bununla beraber Yatağan ve çevresi, 1071 Malazgirt savaşını takiben, ancak 1080’lere doğru fethedilmiş olmalıdır. Bu ilk fetih dönemine ait hiç bir hatıra yoktur. Yalnız Yatağan civarındaki Bizans köyü halkı, Honaz’a kaçmış olabileceklerinden bu yöre boş kalmış olmalıdır. Türkler ilk dönemde burada pek az yerli halk bulmuşlardı. Nitekim çevredeki yer adlarından sadece Manastır’da, bir eski Bizans manastırının hatırası seziliyordu.
1120’lerden, yüzyılın sonlarına kadar Yatağan çevresi, yeniden Bizans idaresine geçmiştir. Bu dönemde Türk-Bizans sınırı doğudan geçiyor, Denizli ve yöresine akınlar yapıyorlardı. XII. yüzyıl boyunca bu türden akınlar sık sık yapılmıştır.
Türkler muhakkak ki Karaağaç ovasına, tarihi kaynaklara akseden dönemden önce nüfuz etmiş olmalıdırlar. Bu tarih de, muhtemelen XII.yüzyılın ikinci yarısıdır. Meselâ Türk ordusu, 1147 tarihinde, Fransız Haçlı ordusuna Kazık-beli savaşında büyük kayıplar verdirmişti. Bu da açık olarak gösterir ki, Karaağaç ovasındaki Türk nüfuzu bu yüzyılda hayli etkilidir.
Yatağan’ın, Türklerin eline geçmesi, tarihî kaynaklar ve Yatağan-baba rivayetlerine göre, XII.yüzyıl sonlarıdır. Yatağan, 1190’lardan sonra önce bir gâziler tekkesi biçiminde başlayarak, zamanla kalabalıklaşmış, 1244’de Yatağan-baba’nın vefatından sonra ise Yatağan ismini de almıştır.
Yatağan, XIII. ,yüzyılda, yöredeki Türkmen beylerinin idaresinde olmuştur. Ancak bu Türkmen beylerinin 1260’lardaki İsyanı bastırılınca, Hâmidoğulları ile İnançoğulları ayrılmışlar, Yatağan Hâmidoğulları topraklarında kalmıştır.
Yatağan-baba’nın, Türkmen beyleri üzerinde nüfuzlu olduğu sezilmektedir. Nitekim vakfına ait kayıtlar, Nesl-i Hamid’den Osman Bey’in verdiği berata işaret eder.
Yatağan, XIV. yüzyılda Hâmidoğulları idaresinde varlığını sürdürmüştür. Lâkin bu sırada Germiyan Beyliği de nüfuzunu bu yöreye kadar uzatmak istiyordu. Yöredeki Afşar Beyleri ile Germiyanlılar arısındaki mücadelenin yankıları türkülerde hâlâ yaşamaktadır.
XIV. yüzyıl sonları ile XV. yüzyıl başlarında Antalya’nın da güçlenmesi, Yatağan’ın Gölhisar yöresi ile yakın ilişki kurmasına sebep olmuştur. Nitekim Elmalı’daki Abdal Musa’nın, Yatağan-baba ile münasebetlerinden söz edilir ki, bu ilişki manevi alanda da olmuş olabilir. Teke yöresinde bu dönemde başlayan bazı Şii düşünceler, yörenin Osmanlılara geçmesiyle de devam etti. Yatağan, Denizli yöresinin Osmanlılara geçtiği tarih olan 1429’larda Osmanlılara geçmiş olmalıdır.
Osmanlı dönemindeki Yatağan’ı, en iyi XVI. yüzyılda biliyoruz. Daha önceki döneme ait defterlerde ise maalesef pek kayıt yoktur.
1150 hicri senesinde, yani 01.05.1737 – 20.04.1738 arasında, Yüreğilli Seyid İslâm ve Seyid Hasan, Yatağan’daki Hicran-hatun tekkesini basmışlardır. Küfretmiş, ırza tasallut ve birçok haksızlıklar yapmışlardı.
XVIII, yüzyılda, Yatağan’ın dâhil olduğu zeametin hayli büyük olduğu görülüyor. Hatta buna Kuyucak ve Kaysar da dâhildi. Nitekim 25. 6. 1738 tarihli bir kayıttan, Kuyucak ve Kaysar’ın, 45.848 akçelik büyük zeametten 5.000 akçelik bir kılıç olarak ayrıldığını öğreniyoruz.
1744 tarihinden itibaren, Yüreğil halkı ile Manda-yaylası nizaı başlamıştır denebilir. Zira Yatağan-baba tekkenişini Süleyman Efendi, durumu İstanbul’a şikâyet etmişti. Burada dikkati çeken, ilerde Abdi-Bey Sultan tekkesinin tekkenişinlerinin de konuya sahip çıkmalarıdır. Keza Hicran-hatun tekkesi tekkenişinleri de, Tekkenişin yaylasına Yüreğillilerin müdahale ettiklerini belirterek, şikâyette bulunmuşlardı. Bütün bunlar hakkında kanun üzere amel olunmasına dair emirler yazılmış olmalıdır.
Kaynak: Tuncer Baykara, Yatağan Her Şeyi İle Tarihi Yaşatma Denemesi, Institute for the Study of Languagcs and Cultures of Asia and Africa Tokyo University of Foreign Studies, 1983.