Yatağanbaba

Yatağan-baba kimdir?
a. Mahalli rivâyetler:

Yatağan-baba sülâlesinden geldiklerini ifâde eden merhum Sadık Efendi’nin rivâyeti, Ali Vehbi’nin Acıpayam adlı eserinde nakledilmiştir: Buna göre, Yatağan-baba’nın asıl adı Osman olup, Konya sultanı tarafından yörenin fethine memur edilmiştir. Bir diğer tümen komutanı Hüsameddin Bey de, Çal taraflarının fethine memur edilmiştir.

Fetihden sonra Osman Bey bu toprakları tımar olarak almış, vefatında da Yatağan’a gömülmüştür.

Osman Bey ile Hüsameddin Bey arasındaki irtibatı sağlayan genç Selçuklu şehzâdesi Abdi Beğ-Sultan da, daha sonra Yatağan’a gömülecektir.

Bu rivayetin tahliline gelince, bu harekât sırasında Honaz’ın adı geçmediğine göre, 1206’dan önceki senelere aittir. Nitekim Gıyâseddin Keyhusrev’in, XII. yüzyıl sonlarında Menderes vâdisine büyük bir sefer yaptığı biliniyor. Bu seferden sonra Türkler, Denizli yöresinden çekilmiş olmakla beraber. Karaağaç ve Çal ovalarında hâkim kalmış olmalıdırlar. Nitekim Menderes ve Çürüksu vâdilerine açılan boğazlar, Türk alp-erenlerinin tesis ettikleri tekkelerle kapatılmışlardır: Sarıova, Tekke-köy, Yatağan ve Çal’daki Baklan.

Yatağan-baba 642, yani 1244 tarihinde 70 yaşlarında vefat etmiş olsa, bu sefere genç yaşında katılmış olabilir.

Bu rivâyetlere bazı hatıralar iç içe girmiş de olabilir.

Yatağan-baba’ya vakıflar tahsis eden Hamidoğullarından Osman Bey olup muhtemelen XV.yüzyıl başlarında, Antalya koluna hüküm sürmüştür. Zamanla kendisine vakfedilen ile vakfeden birleşmiş de olabilir.

Yatağan’daki bir önemli rivâyet de, Yatağan-baba’nın Horasan erenlerinden olduğudur.

b. Vesikalar:

(1) Yatağan-baba ile ilgili, vesikaların en önemlisini, kısmen İ. H. Uzunçarşılı neşretmistir (lâkin Taygan diye okuyarak).

Evkaf-ı Liva-ı Hamid XVI. yüzyıl son çeyreğinde kaleme alınmış olup, oradaki, kayıt şöyledir:

“Mezrea-i Şeyh Yatağan kaddese sırruhu nesl-i Hamid’den Osman Bey’in vakfı olub mezreâ-i mezbûrenin gallâtin âyende ve revendeye sarf edüb zâviye-i mezbûrenin meşihâtin mezkûr şeyhin evlâdından olan tasarruf ede deyü defter-i köhnede mukayyed hâlâ evlâdından Mehmed-dede berât-ı hümâyunla tasarruf eder Ebnâ-i şeyh’ül-mezbûr Şeyh Hüseyin-dede veled-i Mehmed”.

(2) Bir diğer kayıt, Tapu-Kadastro, nu.170 vr,165’te bulunmaktadır.

Taşçılar köyündeki Kumar-bahşi çiftliğine dair verilen bilgi şöyledir:

“Çiftlik-i mezbür mütekkademden Yatağan-baba kaddese sırruhu dervişlerinin ellerinde olub mutasarrıflar oldukları defter-i atîkde dahi mukayyed olub ve dahi ellerinde fi 88 ve sene 890 ve sene 917 tarihleriyle müverrih hüccet-i şerifleri yine kemâkân mutasarrıflar olub vaki olan öşürlerine bedel beher sene mirî cânibine seksen akça verilmek üzere defter-i cedide kaydolundu”.

(3) Yatağan-baba ile ilgili öteki vesikalar, daha geç, XVIII. yüzyıl ve sonrasına aittir.

c. Seyahatnameler:

Birisi, F. Lucas, öteki F, V. J. Arundell olmak üzere iki seyyah da Yatağan-dede hakkında bilgi verirler. Bunlardan asıl önemlisi Paul Lucas olup, Arundell daha ziyade ona dayanarak bilgi vermiştir.

Paul Lucas, 3 Kasım 1714 tarihinde gördüğü Yatağan-dede tekkesini şöyle tasvir eder:

“(Denizli’den çıktıktan sonra) bu ovanın çıkışında tırmanması hayli güç dağlar bulunuyor; bunlar çam ağaçları ile örtülüdür: daha sonra Yatağan-dede adında bir Müslüman ermişinin ihtimamla korunan mezarının bulunduğu tekkeye ait olan badem ağaçları ile kaplı bir vadiye inilir ki, onun bütün memlekette çok büyük kerametler gösterdiği rivayet edilir.

Bu zatın yattığı câmi çok güzel ve hayli tertiplidir. On ayak (330 cm.) yüksekliğinde ağır gümüş şamdanlardan en az altmış adet olduğu gibi, çok sayıda altın-gümüş kandil de bulunuyor. Bu camiin hizmetinde iki yüz derviş kullanılmaktadır; çok iyi tanzim edilmiş bir kütüphanesi vardır; hemen bütün bilginler burayı ziyâret etmek isterler; zira öteki kitaplarının yanı sıra çok kıymetli yazma eserler bulunabilir. Pek büyük geliri olan bu cami gibi, bütün yolcuları doyuran ve ikametlerini sağlayan bir tesis de var ve burada büyük bir ihtimamla misafirperverlik gösterilir. Bütün çevreden gelenlerden en küçük bir karşılık bile alınmıyor.

Arundell ise, 1833 de mevcut olmayan bu tesisi, Lucas’ın yazdıklarını naklederek anlatır ve kütüphanesinden dolayı, ziyâetmek istediğinden söz eder. Ancak daha fazla bilgi vermemektedir.

d. Tetkikler:

(1) Yatağan’dan ilk olarak ciddi bir şekilde söz eden F, W. Hasluck’dur. Onun gerek The Annual of the Brltlsh School at Athens’de çıkıp, Ragıb Hulusi (Özden) tarafından Bektaşilik Tetkiklerinde Türkçeye çevrilen makalesinde, gerekse bu türkçe eserden bir yıl sonra çıkan ve makalelerini toplayan kitabında Yatağan-dede ile ilgili şu bilgi vardır:

“Yatağan, -(Vilâyetin cenübunda, Kara-öyük civarında)- Paul Lucas on sekizinci asrın ilk senelerinde burasını ziyaret ettiği zaman Itagundie (Yatağan-dede) nin mezarını hâvi zengin ve mühim bir tekke vardı. Burası 1826’da tahrip edilen Bektaşi müesseselerinden biri idi. Fakat o zamandan beri yeniden az çok canlanmış görünüyor. Yatağan Baba Abdi Musa’nın piri olmak üzere maruftur. Aynı mahalde başka bir tekke Abdi Beğ-Sultan’nın mezarını hâvidir”.

(2) M. Fuat Köprülü, daha ziyâde Hasluck’a dayanarak Türk Halk Edebiyat Ansiklopedisi’nde (Abdal Musa maddesi) şöyle demektedir: “Hasluck..eski Aydın vilâyeti Bektaşi tekkelerini sayarken vilâyetin cenübunda Karaüyük civarında Yatağan mevkiinde Yatağan-baba adlı bir velinin mezarı ve tekkesi bulunduğunu ve bu adamın Abdal Musa’nın piri olarak maruf bulunduğunu zikrediyor ve bu adın Aydın vilayetinin şimal taraflarında yaşıyan Yatağanlı oymağının (bk.Yatağanlı) adıyla alâkası olmak ihtimâlinden bahsediyor (aynı eser s.340).

(4) M. Yahya Dağlı, daha ziyade Biktaşi rivayetlerini kullandığı Bektaşi Tomarı adlı eserinde, Abdal Musa’dan söz ederken “Denizli’de medfûn, bizzat Hacı Bektaşi Veli halifelerinden Büyük Yatağan Baba’dan terbiye görmüştür” demektedir. Dağlı, diğer Yatâğan Baba’lar da bulunduğunu bildiğinden, Denizli’dekini “Büyük” diyerek ayırmıştır.

e. Neticeler:

Yatağan-baba, mezar kitâbeslnin de gösterdiği gibi, 642 (9. VI. 1244 – 28. V. 1245) tarihinde vefat etmiştir. Bu tarih de birçok bakımdan önemli olup, Babailer ayaklanması ve Hacı Bektaş Veli’nin Suluca Kara-hüyük’e yerleşmesine yakındır. Aynı şekilde Denizli etrafındaki Türkmen Beyleri’nin güçlenip ayaklanmasından da az önceki bir devri işaretler.

Mahallî rivayetlerde birçok hatıralar iç içe girmişe benzemektedir. Mesela, vakıflar tahsis eden Osman Bey, 1423/823 de vefat etmiş olduğu gibi, asker arkadaşı olarak söz edilen Hüsamettin Dede de, daha geç tarihlerde yaşamış olmalıdır. Bu gibi kayıtlar, Yatağan-baba’yı, XIV.yüzyılda yaşamış gibi gösterirse de, Hamid Evkafında, XIV ve XV.yüzyıllarda yaşıyan zatlar hakkında (mesela Onacak-dede) bazı hatıralar saklanmış iken, Yatağan-dede hakkında böyle bir kayıt yoktur.

Kaynak: Tuncer Baykara, Yatağan Her Şeyi İle Tarihi Yaşatma Denemesi, Institute for the Study of Languagcs and Cultures of Asia and Africa Tokyo University of Foreign Studies, 1983.